Türkiyenin ilk mankeniydi yıllarca hırkalar ördü kimsesiz çocukları elleriyle giydirdi komedi filmlerinin bilindik yüzüydü piyango bileti satatrak yaşamını sürdürdü
anlamıyla kötü kadın olarak göremezsiniz. Hep tatlı sert bir ablanız gibidir. Ailenizin çok yakın bir dostu, size kızacaksa da sizin iyiliğiniz için kızdığını bildiğiniz uzaktan teyzeniz..
1.Tevazuyla Yaşamayı Bilen Büyük Bir Kadın
Onun hayatıyla ilgili birçok kişinin bilmediğini düşündüğüm birkaç şey paylaşmak istiyorum;
Sinemamız gerçekten çok büyük oyuncular yetiştirdi ve devam da ediyor. Ancak bazen çok hak etseler bile bazı isimler bu tozlu film şeritlerinin arasında saklı kalabiliyor, ya da gereken ünü ya da bilinirliği yakalayamayabiliyor. O isimlerden biri de bana göre Mürüvvet Sim. Adı söylendiğinde hatırlanmayan ama fotoğrafı gösterildiğinde “Aaa o mu biliyorum” denilen..
2.Hikayesinin Başlangıcını Onun Ağzından Dinleyelim;
Bu şekilde anlatmaya başlamış Mürüvvet abla hayatını Ses Mecmuası’na.. Çok fakir olduklarını, köyden İstanbul’a göçtüklerini ve tam anlamıyla bir sokak çocuğu gibi büyüdüğünü söylemiş. Gerçek anlamda diyoruz çünkü o kadar yaramazmış ki, mahalleli ona “Korkunç Mürüvvet” adını takmış. Akşam mahallede herhangi bir evde balık pişerse eğer, ne yapar eder kendini davet
ettirirmiş Korkunç Mürüvvet. Aksi olursa da yıkarmış ortalığı.. O kadar yıldırmış ki insanları, mahalleli kendi arasında para toplayıp onu sinemaya gönderip 2 saat kafa dinliyor olmaktan bile mutlu olurmuş. Sinema dönüşü tüm kadınları etrafına toplayıp filmi canlandırarak anlatırmış tabii Mürüvvet 🙂
Size çok ilginç bir detay, bilgi.. Zamanında İlker İnanoğlu’nun canlandırdığı ve tüm sinemalarda gişe rekorları kıran “Yumurcak” filminin, bir gün film setinde kendi hayat hikayesini anlatan Mürüvvet Sim’in hayatından yola çıkılarak yazıldığını ve aslında o yumurcağım Mürüvvet ablamız olduğunu biliyor muydunuz?
Ve beni en çok etkileyen kısma geldik.. Şimdi de işin hüzünlü kısmındayız.. Röportaj sırasında mahalle terzisinin artık kumaşlardan kendisine süslü kıyafetler yaptığını anlatırken, Mürüvvet ablanın gözleri elinde ördüğü yeleğe dalmış ve dolu dolu olmuş.. İşte nedeni;
“Her gün akşam üstü, günbatımı bir gariplik çökerdi üstüme.. Mahallenin her anası çocuğunu çağırır, üzerlerine yelek giydirirlerdi. Bir ben kalırdım yeleksiz. Üşümesinden korkulmayan, kenarda, kimsesiz.. Anacığım karanlıklarda dönebilirdi çalıştığı yerlerden eve. Hiç bir zaman da yeleğim olmamıştı. Hep bir yelek özlemi içinde idim. Kıskanırdım sırtlarına yelek geçirilen arkadaşlarımı. O yaramaz mürüvvet gider, bir köşede sessizce ağlayan zavallı bir çocuk gelirdi o saatler..” diye devam ediyor sözlerine…
3. Giyemediği Yeleği Unutmamış ve Başka Bir Can Bu Eziyeti Çekmesin Diye Elini Taşın Altına Sokmuş…
Bu yelekler öylesine iz bırakmış ki yaşamında, tam 38 yıldır yelek örermiş Mürüvvet abla.. Ördüklerini sokaktaki kimsesiz çocuklara elleriyle giydirip, bakım evlerine bağışlayıp, Anadolu’nun her köyüne gönderdiğini biliyor muydunuz?
1919 yılında Tekirdağ'da doğan sanatçının gerçek ismi "Mürüvvet Sim Caymaz" dır.
Mürüvvet Sim , Sanat yaşamına 16 yaşında Raşit Rıza Topluluğu'nda sahneye çıkarak başladı. Daha sonra Ses, Karaca ve Şen Ses tiyatrolarında oynadı. 1952′den sonra sinemaya geçerek oyunculuk yapan sanatçı, birçok filmde rol aldı. Türk Sinemasının sevilen karakter oyuncularından oldu.
Yeşilçam'ın iyi kalpli, güleç yüzlü, zaman zaman evde kalmış kadını, zaman zamansa bir dulu veya bir uyanık anneyi oynayan altın kalpli isimlerindendi.
Genelde konağın hizmetçisidir, arada pansiyon işletmecisi nemfomanyak Rum olur.. Sezercik'e, Ayşecik'e, Zeynepçik'e teyzelik ederken Önder Somer'i, Suzan Avcı'yı karşısına alır. Gülen Gözler'de kafasına Adile Teyze tarafından geçirilen o bir tencere yaprak sarma ile aklımızdaki yerini ömür boyu kiralamış agresif melektir.
Kötü rolleri hiç sevmedi; her zaman seyircinin karşısına sevecen bazen kızan ama sonunda hep film kahramanının yanında yer alan rollerde gördük onu beyaz perdede. Sinemaya yüzlerce filmde emeği geçti. Sim sinema izleyicisinin kalbinde çok ayrı bir yer etti. Sinemanın yanında tiyatroda da oynadı.
Dedikoducu, çirkef, kavgacı, acuze rollerinin değişmez isminin aklımızda hep o şen kahkahası, mahalle ağzıyla sıraladığı şirin hakaretleri, küfürleri ve azarları ile kalması onun oyunculuğu ne kadar ciddiye aldığını gösterir. 1980′de televizyon reklamlarında gözüken Mürüvvet Sim, bir bankanın çocuk tiyatrosunda oyuncu ve yönetmen olarak çalıştı.
Oynadığı başlıca filmler: İki Süngü Arasında (1952), Basmacı Güzeli (1955), Cumbadan Rumbaya (1960), Ne şeker şey (1962), Keşanlı Ali destanı (1964), Çifte Tabancalı Damat (1967), Avanak (1976).
Ömrünün son yıllarında geçinebilmek için Beyoğlu'nda Milli Piyango bayiliği yaptı.
Türk Sineması'nın önemli karakter oyuncularından biri olan ve Türk filmlerinin o vazgeçilmez filmlerinde sıkça gördüğümüz Mürüvvet Sim de, ömrünün son yıllarında geçimini lodosculuktan kazanıyormuş.
Evlilikleri : Dublaj sanatçısı Temuçin Caymaz ile evli idi ve Zafer Caymaz adında bir oğlu vardır.
Bazen cadaloz bir mahalle teyzesi, bazen Türkçe'yi sevimli bir şekilde konuşan Rum komşu... Hepsinin ortak özelliği içindeki pırıl pırıl kalpli bu kadın: Mürüvvet Sim
Bazen cadaloz bir mahalle teyzesi, bazen Türkçe'yi sevimli bir şekilde konuşan Rum komşu... Hepsinin ortak özelliği içindeki pırıl pırıl kalpli bu kadın: Mürüvvet Sim
Onun hikayesi Tekirdağ'da bir tarlada başlıyor. Anacığı zar zor kestiği göbek bağını tarlaya attıktan sonra eteğine sarıp götürüyor eve. Yoksulluğun ve sefaletin içine doğuyor Mürüvvet Sim.
Annesi el kapılarında temizlikçilik yaparak ekmek parası kazanan, babası bahçelerde çalışan bir ailenin varlığı belli olmayan kızı Mürüvvet.
Annesi el kapılarında temizlikçilik yaparak ekmek parası kazanan, babası bahçelerde çalışan bir ailenin varlığı belli olmayan kızı Mürüvvet.
Başında ana yok, baba yok. Mürüvvet sürekli sokaklarda. O kadar yaramaz ki, konu komşu artık ondan bıkmış, adını Korkunç Mürüvvet koymuşlar. O kadar bıkmışlar ki, aralarında para toplayıp sinemaya gönderirler ve mahallede rahat bir nefes alırlarmış. Öyle bir yaramazlık...
Ama işte o filmler, Mürüvvet Sim'in hayatını değiştirecek kapıların girişi. Seyrettiği her filmi konu komşuya aynen canlandıran bir cimcime düşünün...
Ama işte o filmler, Mürüvvet Sim'in hayatını değiştirecek kapıların girişi. Seyrettiği her filmi konu komşuya aynen canlandıran bir cimcime düşünün...
Henüz ilkokula gidiyordu o ara ama yaramazlığından hiçbir şey kaybetmemişti maşallah. Zaten 2 yaşındayken de İstanbul'a taşınmışlardı ailesiyle. Bambaşka bir dünya onu hazır olda bekliyordu aslında.
Okul zamanı gelip çattığında ne onun önlüğünü alacak ne de eline üç kuruş harçlık verecek durumu vardı ailesinin. Yine komşular yetişti...
Okuma heveslisi ve olağanüstü yaramaz Mürüvvet'i okula yazdırmak yine komşulara düştü. Hem böylece mahallede huzur olacaktı, hem de Mürüvvet'le onlar değil öğretmenleri ilgilenecekti.
Salgın uyuz hastalığı, aile sefaleti, İkinci Dünya Savaşı derken okulu bıraktı Mürüvvet. Bırakmak zorunda kaldı daha doğrusu. Sonrası işte tırmalayarak başlayan bir başarı hikayesi...
Dışarıdan okulu bir şekilde bitirdi. Bitirdi bitirmesine de önemli olan ortaokuldu; fakat onu kaydettirecek velisi yoktu. Annesi babası okuma yazma bilmiyordu, zaten hayat telaşı içinde kaybolmuşlardı. Çocuk başına Nahiye Müdürlüğü'ne gidip bu işi halletmeye karar veren Mürüvvet, koridorda gözüne kestirdiği eli yüzü düzgün adama "Velim olur musunuz?" dedi. Ve o adam Mürüvvet'in öğretim hayatı boyunca velisi olacak imzayı attı.
Mahalleden arkadaşı Amerikan Kız Sanat Okulu'na giderken o da gitmek istedi ama nasıl gitsindi ki? Ailesinin kazandığı geçim parası bile yetmiyordu okul taksidine.
Annesiyle sıkı bir pazarlığa girdi ama ortada pazarlık yapılacak bir para da yoktu. "Sadece ilk taksiti ödeyin, gerisini ben halledicem" dedi. Olmayan parayı denkleştirdi aile çünkü Mürüvvet'i başka türlü susturmak imkansızdı. Fakat bir süre sonra taksitler ödenmediği için Mürüvvet okuldan atılmakla yüz yüze kaldı. Öğretmenine yalvardı, beni kovmayın diye. Gerekirse erkenden gelip okulu temizleyip sobayı yakabileceğini, karşılığında okuluna devam etmek istediğini söyledi. O kadar çalışkandı ki, müdür okulun tarihinde ilk defa bir öğrencinin bursla okula devam etmesine izin verdi. O da bunun altında kalmadı ve okulunu dereceyle bitirdi.
Akşam Sanat Okulu'na giderken bir an bir şey oldu, bir kapı açıldı... Tesadüf mü dersiniz, kader mi dersiniz bilemem.
Akşam Sanat Okulu'na giderken bir an bir şey oldu, bir kapı açıldı... Tesadüf mü dersiniz, kader mi dersiniz bilemem.
Okulda bir piyes sahnelenecekti ve Mürüvvet de yan rollerden birini almıştı. Fakat Mürüvvet o kadar deliydi ki, bütün rollerin repliklerini baştan sona ezberlemişti bile. Başrol oyunucusu Güzide (Nükhet Duru'nun annesi) o gün bir kaza geçirdi ve oyun bir anda başrol oyuncusuz kaldı. Zaman yoktu, birisi lazımdı. Ve işte Mürüvvet, oyundan sonra gazetelerin "Yeni bir Cahide doğdu" diye manşet atacağı performansını gerçekleştirmişti bile.
16 yaşında bir tiyatro oyuncusuydu o artık. İstediği hayata çetrefilli yollardan geçerek kavuşmuştu.
Tiyatrocu Suat Sim ile kısa süre sonra evlendi ancak bu evlilik çok uzun sürmedi. Bir tane de çocuğu dünyaya geldi Mürüvvet'in. İkinci evliliğini de dublaj sanatçısı Temuçin Caymaz ile yaptı, bir çocuğu daha oldu. Maalesef bu evliliği de uzun sürmedi.
Sinemaya adım attıktan sonra artık o da evimizin Adile Naşit gibi tatlı ve tonton teyzelerinden biri olmaya başladı. Fakat onunla ilgili bilmediğimiz öyle detaylar vardı ki. Yukarıdakilerden daha başka hem de...
Sinemaya adım attıktan sonra artık o da evimizin Adile Naşit gibi tatlı ve tonton teyzelerinden biri olmaya başladı. Fakat onunla ilgili bilmediğimiz öyle detaylar vardı ki. Yukarıdakilerden daha başka hem de...
İlker İnanoğlu'nun canlandırdığı Yumurcak karakterini hatırlarsınız değil mi? İşte bu Yumurcak aslında Mürüvvet Sim'den başkası değil.
İlker İnanoğlu'nun canlandırdığı Yumurcak karakterini hatırlarsınız değil mi? İşte bu Yumurcak aslında Mürüvvet Sim'den başkası değil.
Bir gün sette çocukluğunu anlatıyor Mürüvvet Sim. Ünlü yapımcı Türker İnanoğlu'nun çok dikkatini çekiyor ve Mürüvvet'in çocukluğu senaryo olarak yazılıyor ve ortaya Yumurcak serisi çıkıyor. Hiç bilemezdik ki biz de bu afacan çocuğun aslında Mürüvvet Sim'i canlandırdığını...
O küçük Yumurcak'ın içindeki en büyük özlemlerden birisi de sokakta annesi tarafından hasta olmasın diye sırtına geçirilmemiş yelek.
O küçük Yumurcak'ın içindeki en büyük özlemlerden birisi de sokakta annesi tarafından hasta olmasın diye sırtına geçirilmemiş yelek.
Mahallede çocuklar koşturup oynarken anneleri sırtına yelek geçirirmiş terleyip hasta olmasınlar diye. Herkesin annesi bir evden çıkıp çocuğunun yanına gidermiş ama Mürüvvet'e kimse gelmezmiş, gelemezmiş. Gecenin bir saatinde çalışmaktan anca eve dönermiş annesi ve babası. Zaten de hasta olmasından o kadar korkulmayan, üstüne titrenmeyen bir çocukmuş o.
Yıllar sonra bulduğu her yünden yelek örüp çocuklara dağıttı Mürüvvet Sim. Hatta bazılarını kendisi giydirdi çocuklara.
Yıllar sonra bulduğu her yünden yelek örüp çocuklara dağıttı Mürüvvet Sim. Hatta bazılarını kendisi giydirdi çocuklara.
Elinden yününü hiç bırakmadı. Her fırsatta, köşede bir yerde oynamaktan kendini unutmuş bir çocuk olabileceğini aklında tuttu. Mahallede kendi ağladığı zamanları aklından hiç çıkarmadı. Kim bilir kaç çocuğu giydirdi içindeki burukluk ve kocaman şefkatiyle.
Bu cefakar ama başarılı serüvenin sonunda Mürüvvet Sim, çoğu Yeşilçam oyuncusu gibi geçim derdi ile sarsıldı kariyerinin sonuna doğru.
Tiyatronun ve sinemanın tıkandığı noktada iş bulamadığı içn Milli Piyango satıcılığı yaptı uzun süre. Ayıp değil ya, ekmek parasıydı nihayetinde.
Denizden ve rüzgardan gelenlerle "Lodosçuluk" yaparak ekmek parasını kazanmaya başladı sonra. Nasıl mı?
Denizden ve rüzgardan gelenlerle "Lodosçuluk" yaparak ekmek parasını kazanmaya başladı sonra. Nasıl mı?
İstanbul'da lodos çıktıktan sonra dipten deniz yüzeyine çıkan eşyalar, takılar kıyıya vurur. Lodosçular da sahile vuran değerli eşyaları alıp satarak geçimlerini sağlar. Mürüvvet Sim de yaşamının sonuna doğru işte böyle ekmeğini kazanmaya başlamıştı.
Genç kızlara "Göster ama elletme" jargonunu kazandıran, yaşadığı hayatın sırları ekranda güldürdüğü kadar bilinmeyen bir Yeşilçam mucizesidir Mürüvvet Sim.
Hayatımızdaki en tatlı tontonlardan bir tanesidir Mürüvvet Sim. Çektiği acıları, çileli hayatını her ne kadar bilmesek de her filminde bize yaşattığı mutluluk onun ne kadar iyi bir sanatçı olduğunun göstergesi. Seviyoruz seni Mürüvvet Abla!