videolu haber
Filmlerin yarı delikanlı yarı piskopat kadınının huzur evinde sefalet ve acılar içinde yok oluşunun hikayesi bu... Başı yazmalı, eli maşalı, çatık kaşlı, sert bakışlı “anayım ben ana” diye göğsünü yumruklayan töreci ananın dostları tarafından yalnız bırakılışının, Son arzusu Mustafa Kemal Atatürk'ün annesini oynamak olan bir oyuncunun son isteğinin yerine getirilemeyişinin öyküsü bu. Tüm zamanların en kötü kadını olarak birçok sahnesi aklımızda derin izler bıraktı. Hülya Koçyiğit'in dilsiz rolünde oynadığı Kınalı yapıncak filmini hatırlayın orada o masum kadına yaptıklarını düşünün... Fatma giriğe döl veremedin oğluma diye çemkirişini aklınza getirin. İstediğini yaptırmak için oğlunu tehlikeye atan Sütünü helal etmeye bir türlü kıyamayan zalim anayı hayal edin. Son nefesini verirken bile öfke ve nefret kokan cümlelerini aklınıza getirin. Hepimiz biraz da olsa nefret ettik ondan tam bir istanbul hanımefendisi olduğunu bilmeden. Ömer Lütfü Akat'ın gelin filminde, insanı hazırola geçirecek derecedeki repliği, Alageyik filmindeki sultan ananın köyünü canı pahasına savunuşu, cesaret veren cümleleri, Şabaniye filmindeki o sert bakışları hep saklı kaldı zihinlerimizde... Suzan avcı bile bir çocuğun yüzüne tükürmesiyle insafa gelirken aliye rona elindeki gücü tam gaz kötüye kullanmaktan kaçınmazdı. Onun dışında kötüyü bu denli başarılı, hissettirerek oynayan, intikamı gözlerinde yaşayan başka bir oyuncu gelmedi sinemamıza... Yeşilçam filmlerindeki entrikaların yüzde 50 sini tek başına yüklenmiş olsa da o aslında içini bilmeden yargıladıklarımızdandı. Erol Taş,Kazım Kartal,Süheyl eğriboz ve daha birçok yeşilçam emekçisi gibi...