Adam, papağanını gümrükten kolay geçirebilmek için bir kutuya koymuş, üstüne de "kırılacak eşya" diye yazmıştı.
Gümrük memuru yazıyı okuyunca, kutuyu şöyle bir silkelemeye başladı. Aynı anda içeriden papağanın bağırdığı duyuldu:
"Şangur şungur.. Şangur şungur.."
Bir makine, bir elektrik, bir de bilgisayar mühendisi arabayla yola koyulmuşlar. Bir süre sonra araba arıza yapmış, kenara çekmişler. Makina mühendisi:
"Dur ben bi' bakayım..." deyip kaputu açmış. Motor blokuna, şafta, diğer aksamlara bakıp bir şeyler yapmış, arabaya binmiş. Marşa basmış, araba çalışmamış.
Elektrik mühendisi:
"Dur bi' de ben bakayım..."deyip kaputu açmış. Aküye bakmış, kabloları kontrol edip arabaya binmiş. Marşa basmış, araba çalışmamış.
İkisininde kafası bilgisayar mühendisine doğru dönmüş.
Bilgisayar mühendisi:
"Eee... İnip tekrar mı binsek?"
Günlerden bir gün adamın birisi camiye elinde kocaman bir bıçakla camiye dalar ve cemaata sorar:
– Müslüman olan birisi var mı?
Cemaat korkudan sesine çıkaramaz, sessizlikten sonra yaşlı bir amca ayağa kalkar:
– ben Müslümanım der.
Bıçaklı adam ve yaşlı amca camiden çıkar, dışarıdaki inek sürüsünü gösterip:
– Amca şunları kurban edeceğim fakat ben beceremedim yardım edebilir misin der.
Yaşlı amca baya bir kurbanlık kestikten sonra ben yoruldum başka birisini bul der.
Adam bu sefer kanlı bıçaklı camiye girer ve sorar:
– Aranızda başka Müslüman var mı? Bıçakların kanlı olduğunu gören cemaat yaşlı amcayı kestiğini düşünür ve daha çok korkarak bir anda caminin imamına bakar, imam:
– Ne bakıyorsunuz ula birkaç rekat namaz kırdırdık diye hemen Müslüman mı olduk?
Öğretmen öğrencilerine; eğer büyük bir firmanın müdürü olurlarsa ne yapacakları konusunda bir kompozisyon yazmalarını ister.
Öğrenciler tüm dikkat ve ciddiyetlerini takınarak yazmaya başlarlar. Ancak aralarından biri yazmaz.
Öğretmen fark edince sorar;
– Neden yazmıyorsun evladım?
Öğrenci cevap verir.
– Sekreterimi bekliyorum.
Mahkemede hakim davacıya sormuş:
"Kazadan sonra size 'Nasılsınız?..' diye soran otoyol polisine 'Çok iyiyim, harikayım' demişsiniz, şimdi tam tersini söylüyorsunuz ve tazminat istiyorsunuz!"
"Efendim atım Karataş."
"Bırak şimdi atını matını… Olayı anlat..!"
Çocuklar, pazara gelen Nasreddin Hoca'nın etrafını sarmış. "Hoca, bana düdük al!" demiş biri. "Bana da, bana da!" demiş bir diğeri.
Diğerleri de sırayla:
– Ben de düdük isterim!
– Bir tane de bana!, demişler.
İçlerinden sadece biri Nasreddin Hoca'ya düdük parası vermiş. Hoca, parayı alıp pazara gitmiş.
Hoca, akşam pazardan dönünce çocuklar etrafını sarmış. Her biri düdüğünü istemiş. Cebinden bir düdük çıkaran hoca, parayı veren çocuğa vermiş.
Diğer çocuklar hep bir ağızdan bağırmış:
– Hani bizim düdüğümüz?
Nasrettin Hoca gülerek,
– Parayı veren düdüğü çalar, demiş