Ö’lüm, bir halden bir hale geçiş ve bir evden diğer bir eve göçüştür şüphesiz. İnsan bedeni ö’lür ve çürür ama ruhu kalır. Peki kabrine gidip dua ettiğimiz yakılarımıza ziyaret sırasında ne olur?
Devamı için fotoğrafa t’klayarak devam ediniz..
BAKIN NELER OLUYOR
Ö’lmek, dünyada birbirine en sıkı bağlarla bağlı olan ruhun bedenden ayrılması demektir. Ruh, bedenden ayrılınca, maddi olmayan âleme karışır ve kıyamete kadar yok olmaz.
Anne ve baba, diğer akraba ve dostların kabirleri, ruhları için Allah’a dua ve istiğfar etmek amacıyla ziyaret edilir. Ö’lüler adına yapılan hayır ve hasenâtın sevabının onlara ulaşacağı hususu sahih hadisler ile sabittir.
Kabre ağaç dikmek sevaptır. Dikilen ağaç ve bitkinin ö’lünün ruhundan azabın hafifletilmesine sebep olacağına dair hadisler vardır. Dua ve istiğfarın ö’lülerin ruhları için faydalı olacağına şu ayeti kerime delâlet eder:
‘’Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma!…” (Haşr, 59/10)
Peki, ö’lüler kendilerini ziyaret edenlerden haberdar olurlar mı?
Bedir savaşında harbin sonunda müşriklerden ö’ldürülen 24 ceset bir kuyuya dolduruldu. Allah Resulü onlara hitap ederek:
“Ey filan oğlu filan! Allah ve Resulünün size vaad ettiklerini gerçek buldunuz mu? Ben Allah’ın bana vaad ettiğini (zaferi) gerçek buldum.” dedi. Hz. Ömer:
“Ey Allah’ın Resulü! Ruhsuz cesetlere nasıl hitap ediyorsunuz?” diye sorunca Peygamberimiz: “Benim söylediklerimi siz onlardan daha iyi duyamazsınız. Ancak, onlar cevap veremezler.” (Müslim, Cennet, 76, 77) buyurdu.
Peygamber Efendimiz (asm) bir kabrin yanından geçerken yanındakilere “Selam size ey müminler yurdunun sakinleri!” diyerek selam vermelerini emir buyurmuşlardır. (Müslim, Cenaiz, 102)
Bu yüzden arkadaşlar bir kabristan ziyaretimizde veya bir mezarlığa yolumuz düştüğünde şöyle selam vermeliyiz:
“Ey müminler ve Müslümanlar diyarının ahalisi, sizlere selâm olsun. İnşallah, biz de sizlere katılacağız. Allah’tan bize ve size âf yet dilerim.” (Müslim, Cenâiz, 104; İbn Mâce, Cenâiz, 36).