Eşcinsellik nedir ?
Cinsel yönelim kişinin hangi cinsiyete yönelik cinsel ve duygusal çekim duyduğuyla ilgili bir özelliktir. Eşcinsellik (homoseksüellik) bu çekimin kişinin kendi cinsiyetinden kişilere yönelik olmasıdır. Örneğin, bir erkeğin cinsel olarak diğer erkeklere ilgi duyması, onlarla birlikte olmayı arzulaması, cinsel fantezilerinin bununla ilgili olması, bu yönde cinsel birliktelikler kurması, erkekleri sevip aşık olması, duygusal birlikteliklerini erkeklerle yaşaması eşcinsel olduğu anlamına gelir. Benzer ilgi ve çekim karşı cinsle ilgili olduğunda buna heteroseksüellik, her iki cinse yönelik olduğundaysa biseksüellik denir. Ancak kişinin kendisini eşcinsel olarak tanımlaması için bunların hepsinin mevcut olması gerekli değildir. Nasıl ki bir heteroseksüelin, heteroseksüel olması için cinsel duygusal birliktelik deneyimi olması gerekmez, eşcinsellik için de aynısı geçerlidir. Bunun yanı sıra, bu özellikler insan yaşamı boyunca çeşitlilik gösterebilir, örneğin hayatı boyunca kadınlara ilgi duymuş olan bir heteroseksüel erkek, başka bir erkekle ilgili cinsel fanteziler kurabilir, cinsel paylaşımı olabilir. Bu kişinin cinsel yöneliminin değiştiği anlamına gelmez. Tekil cinsel eylemler cinsel yönelimi belirlemez. Yani eşcinsellik ya da heteroseksüellik kısa bir süreçte görülen özelliklere göre değil, genel ilgi ve davranışa göre tanımlanır.
Gey ve lezbiyen ne demektir?
Eşcinsellik terim olarak tıp ve hukuk otoriteleri tarafından 19. yüzyılda bu yönelime verilmiş isimdir. Ancak eşcinselliğin insanlık tarihinin ilk dönemlerinden itibaren her tarih, coğrafya ve kültürde mevcut olduğu bilinmektedir. Her kültürde farklı şekillerde isimlendirilen bu özelliğe tıbbın konusu haline geldikten sonra eşcinsellik (homoseksüellik) denmeye başlanmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda eşcinsel özgürleşme hareketi bu tıbbi isimlendirmeyi kullanmaktan bilinçli olarak kaçınmayı tercih etmiştir. Kulağa bir tanı kategorisi gibi gelen ve sadece cinsellikle ilgili bir durumu anlattığı izlenimi veren bu ifade yerine, batı toplumlarında kullanılmakta olan başka isimlendirmeler tercih edilmiştir. İngilizce de “gay” (gey) kelimesi, hem erkek hem de kadın eşcinselleri tanımlamak için kullanılagelmiştir. Zaman içinde kadın eşcinsellerin eşcinselliğini eserlerinde ifade eden bir kadın şairden yola çıkarak tercih ettikleri “lesbian” (lezbiyen) kelimesi kadın eşcinseller için kullanılmaya başlanmıştır. Giderek gay daha çok erkek eşcinseller için kullanılır hale gelmiştir.
Türkiye’de 1980li yıllardan itibaren beliren eşcinsel hareket başlangıçta gay ve lezbiyen ifadelerini kullanmışsa da, gay yerine Türkçe okunduğu haliyle “gey” kelimesi önerilmiştir. Bu öneri eşcinsellikle ilgili Türkçe literatürde de, duyarlı bir çok medya organında da kabul görmüş ve yaygın kullanım kazanmıştır.
Eşcinseller “üçüncü cins” midir ?
Erkek ve kadın olarak iki cins vardır. Eşcinsel erkek ve kadınlar kendi cinslerine yönelmekle birlikte, biyolojik cinsiyet özellikleriyle ilgili huzursuzluk duymazlar; erkeklerse erkek, kadınlarsa kadın olduklarını kabul ederler ve cinsel kimliklerini değiştirmeye de girişmezler. Eşcinseller de heteroseksüel ve biseksüeller gibi biyolojik olarak erkek ya da kadındırlar, farklı cinsel kimliğe sahip olmaları gerekli değildir.
Birinin eşcinsel olduğu nasıl anlaşılır ?
Erkek ya da kadın eşcinsellerin, erkeklik ve kadınlıkla ilgili yaşadıkları toplumda kabul görmüş, beklenen görünüm, davranışlardan farklı olmaları, örneğin bir lezbiyenin diğer kadınlardan daha erkeksi olması gerekmez. Heteroseksüeller arasında olduğu gibi eşcinsellerde de farklı erkeklik ve kadınlık özellikleri birarada görülebilir. Dolayısıyla eşcinsellik dışarıdan gözlenebilen toplumsal cinsiyet özellikleriyle ayırdedilemez. Eşcinsellerle ilgili sık yanlış inanışlardan biri erkeklerden hoşlandıkları için kadınsı, kadınlardan hoşlandıkları için erkeksi davranışlar sergilemeleri gerektiğidir. Sonuç olarak kişinin eşcinsel olup olmadığının anlaşılması sadece kendi ifadesi ile mümkündür.
Eşcinsellik “cinsel tercih” midir?
Cinsel yönelimin nasıl geliştiği tam olarak bilinmemekle birlikte, herhangi bir kişinin cinsel yönelimler arasında iradesini kullanarak bilinçli bir tercih yapmadığı bilinmektedir. Örneğin, hiçbir heteroseksüel kadın hayatının bir aşamasında erkeklere ilgi duymaya karar vermemiştir. Benzer şekilde irade kullanılarak değiştirilmesi mümkün değildir. Cinsel yönelimle ilgili tercih kişinin yönelimini nasıl ve ne kadar davranışlarına ve hayatının geneline yansıtacağı, yönelimini başkaları ile ne ölçüde paylaşacağı ile ilgili olabilir.
Cinsel yönelimin nasıl ortaya çıktığı ile ilgili yıllarca çeşitli alanlarda çalışmalar yürütülmüşse de tutarlı ve geçerli bir açıklamaya ulaşılamamıştır. Son yıllarda yapılan çalışmalar genetik ve doğum öncesi süreçlere işaret etmektedir; ancak tek belirleyenin bu etkenler olmadığı da gösterilmiştir. Kişilerde saptanan hormon düzeyleriyle, beyin yapısı ve işlevleriyle ilgili bozukluklarla, kişinin geçmişinde cinsel istismar olmasıyla, aile yapısıyla, ebeveyn özellikleri, anne veya babasıyla ilişkisiyle, kendi cinsi ve karşı cinsle ilişki denemelerinde başarı/başarısızlık yaşamış olmasıyla, yineleyen denemeler sonucu öğrenmiş olmasıyla, bağımlılıkla açıklanamayacağı gösterilmiştir.
Eşcinsellik hastalık mıdır?
Eşcinsellik bir hastalık değildir, insan cinselliğinin olağan çeşitliliğinin bir görünümüdür. Psikoloji ve tıbbın bir dalı olarak psikiyatri ilk dönemlerinde hakim ideoloji doğrultusunda üremeye dönük olmayan birçok cinsel etkinlik gibi eşcinselliği de bir ruhsal bozukluk olarak kabul etmiştir. Ancak insan cinselliği ile ilgili çalışmalardan elde edilen bulgular, eşcinsel bireylerin ruhsal işlevlerinin diğer cinsel yönelimleri olan kişilerden farklı olmadığını gösteren bulgular ve eşcinsel özgürleşme hareketinin toplumun eşcinsellikle ilgili tutumunu sorgulası sonucunda bilimsel olarak eşcinselliğin bir ruhsal bozukluk olmadığı yaklaşık kırk yıl önce ilan edilmiş ve yaygın kabul görmüştür. Bireyin eşcinsel olması kendi başına kişiyi sıkıntıya sokmayan, kişisel, sosyal ve mesleki işlevselliğini bozmayan bir durumdur. Ancak toplumun genel eşcinselliği yadırgayan, hor gören, dışlayan tutumunun kişi üzerindeki etkileri eşcinsel bireylerin ruhsal sorunlar yaşamasına ve ruh sağlığı hizmetlerine yüksek oranda başvurmalarına neden olmaktadır.
Eşcinselliğin tedavisi var mıdır?
Eşcinsellik bir hastalık olarak kabul edilmediği için bir tedavisi de yoktur. Bir ruhsal bozukluk olarak kabul edildiği dönemde çeşitli psikolojik yöntemler, bugün rahatlıkla işkence olarak kabul edilebilecek davranış tedavileri, ilaç ve hormon tedavileri ve hatta beyine yönelik cerrahi girişimler denenmiştir. Bu yöntemlerle eşcinsel bireylerin cinsel yönelimlerinde kalıcı değişiklik sağlandığı gösterilemediği gibi, uygulandığı kişide ruhsal ve bedensel hasara neden olabildiği saptanmıştır. Tedavi ve terapi adı altında yürütülen bu dönüştürme/onarım girişimleri etik ve bilimsel olarak sorunludur ve bilimsel otoritelerce önerilmemektedirler. Bu girişimler cinsel yönelimlerinin farkına vardığında toplumun eşcinsellikle ilgili olumsuz tutumu (homofobi) nedeniyle bu durumundan hoşnutsuzluk duyan, cinsel yönelimleriyle ilgili belirgin bir kafa karışıklığı yaşayan, yoğun bir gelecek kaygısı ve karamsarlığa kapılan kişileri hedef almaktadır. Eşcinselliği dönüştürmeye yönelik bu girişimlerin cinsel yönelimde değişikliğe neden olmadığı, geçici olarak kişinin cinsel yönelimini daha etkin bir şekilde baskılamasına yardımcı olabileceği bilinmektedir. Sonuç olarak, hiç kimsenin bir heteroseksüeli eşcinsel haline getirme gücü olmadığı gibi, hiç kimse ya da herhangi bir yöntemin bir eşcinseli heteroseksüel yapamayacağı bilinmektedir.
Eşcinsellerin ruh sağlığı uzmanlarından yardım almaları gerekli midir?
Kişinin cinsel yöneliminin farkına varmasıyla başlayan kendini tanıma, kabullenme, çevresindekilerle paylaşma, sosyalleşme sürecinde birçok eşcinsel ruh sağlığı uzmanlarından yardım alma gereği duyabilir. Bu süreç kişinin kendi homofobisi ve içinde yaşadığı toplumun eşcinsellikle ilgili olumsuz tutum ve yargılarıyla yoğun bir şekilde karşılaştığı, kendisini yalnız, dışlanmış ve çaresiz hissedebileceği bir dönemdir. Ruh sağlığı uzmanları kişinin kendini tanımasına imkan veren, yargılayıcı ve yönlendirici olmayan bir tutumla bu süreçte önemli katkıları olabilmektedir. Gerçekçi olmayan değişme umutları vermeyen, kişinin huzursuzluğunu kendisini baskılaması için kötüye kullanmayan bu yaklaşımla kişinin kendi cinsel yönelimini keşfi, tanıması ve kendi koşul ve talepleri doğrultusunda kimliğinin bir parçası olarak var edebilmesi hedeflenmektedir. Ayrıca bu süreçte yaşanılan zorlanmalara bağlı olarak ortaya çıkabilen depresyon, bunaltı bozuklukları, davranış sorunları, intihar düşünce ve girişimleri, alkol ve madde kullanımı gibi birçok konuda ruh sağlığı uzmanlarınca etkin tedaviler uygulanabilmektedir.
Eşcinsellerin de heteroseksüeller gibi yaşamları süresince cinsel yönelimleri ile ilgisi olmayan çeşitli ruhsal sorunları olabilmekte, bunlarla ilgili olarak ruh sağlığı uzmanlarından destek almaları gerekebilmektedir.