BİR ZAMANLAR ÖNEMLİ BİR SANATÇIYDI, AŞKI YÜZÜNDEN BU HALE GELDİ
O bir zamanların en önemli sanatçısıydı. Ancak yaşadığı kırık bir aşk hayatını alt üst etti! 75 Başlarken Anne Naysmith'i görenler eskiden döneminin en ünlü konser piyanistlerinden bahsediyorum.
Üstü başı dağınık, saçı başı karışmış, aksi bir ihtiyar kadına benzeyen Naysmith aslında altmışlı dünyada ünlü bir piyanistti. Ancak o zamanlar çok güzel olan Naysmith'in talihi bir anda aşık olmasıyla tersine döndü.
Aşık olduğu adama kavuşamayan Naysmith, ağır bir depresyona girdi. Artık şöhreti, parayı umursamıyordu.Geri çevirdiği işler yüzünden parasız kalan ünlü yıldız, sonunda borçları yüzünden icralık oldu ve evinden çıkartıldı.
39 yaşında arabasında yaşamaya başlayan Naysmith, 2002 yılının Mart ayında komşularının şikayetiyle oradan da çıkartıldı.Evsiz kalan kadın, bir metro istasyonunun arkasında bulunan alanda derme çatma bir kulübe yaptı.
Yıllar boyunca gözlerden uzak, arsadaki meyve ağaçlarından meyve toplayarak ve çöpteki artıklarla beslenen yaşlı kadın, sonunda bu sığınaktan da oldu.Yıllarca yardım tekliflerini geri çeviren Naysmith, belediyenin ‘çevreyi bozuyor’ diyerek işçilere yıktırdığı barınağının halini görünce çaresizlikle olduğu yere çöküverdi.
Dün acı bir sevda hikayesi okudum, içim burkuldu yar... Merhamete çelme atan, yüreğini terk eden insanların boşa kürek çekişlerini düşündüm...
Baksana; çok uzaklarda, sevda uğruna ne güneşler batıyor yar!.. İşte o var ya, yaşamın siyah beyaz tuşları üzerinde parmaklarıyla dans ederken notalardan hep coşku yağdırdı...
Lüks salonlarda binlerce kişiye konserler verirken dinleyenleri renkli rüyalara sürükledi...
Şöhreti giderek büyürken tüm Avrupa tanıdı onu... Artık el üstünde tutuluyor, konserden konsere koşuyor, adeta paylaşılamıyordu...
Kısa sürede sahnelerin kraliçesi oldu, davetlerin başköşesinde, sosyete toplantılarında ağırlandı ve uzun süre gazetelerin manşetlerini süsledi...
Görkemli köşklerde yaşamaya başlarken o da bir adamı sevdi yar... Hem de çok sevdi... Mutluluğun sevdaya selam durduğu ilk zamanlarda her şey çok güzel gitti... Ta ki ilişkileri, belki de bir başkası uğruna bozulana kadar...
Yani, kimi zavallı aşklar gibi ne yazık ki sonunda onun sevdası da sırtından vuruldu... Aşkı vurulunca bağrından, zarif bedeni enerjisini yitirmişçesine yalpalamaya başladı!..
Sonunda tamamen terk edilince o da yaşam kaynağı tuşlarından, nefes aldığı notalarından, giderek büyüdüğü salonlardan ve alkış yağmuruna tutulduğu konserlerden kopmaya başladı...
Ve o da kenara atılmış canlar gibi, aşk acısıyla kendini içkiye verirken, hızla tükenmeye başladı...
MAZİYE KARIŞAN ESİNTİ!..
Evet yar; en sonunda o garip kadın, karanlığa sürüklenircesine, tükenişe gidercesine iyice içine kapandı, kimseyle görüşmedi, toplumdan uzak durmaya başladı...
Aklında hep sevdiği adam vardı ancak hiç yüz bulamadı...
Aşk acısından iyice sarsılarak yaşama dönemeyince, önce güçlükle ulaştığı o pırıltılı şöhreti gitti elinden... Ünlüyken çevresinden ayrılmayanlar da sonbahar yaprakları gibi bir yerlere dağıldı...
Tüm dostlarını yitirdi, arkadaşları, hatta akrabaları ona sırtını döndü... Sevdanın ihanetinden sonra çevrenin ihaneti de onu giderek toplum dışına itmeye başladı... İşte bu onu çok yaraladı yar...
Aşkı uğruna her şeyinden vazgeçince, sanatını da yitirmeye başladı... Bir piyanonun küflü tuşlarına hapsolmuş cılız sesler gibi, notalarındaki esinti de maziye karıştı...
Sen de bilirsin yar; ve her zamanki gibi hazıra dağ dayanmadı!.. Önce paralarını, sonra arabasını, eşyalarını ve en sonunda da ne yazık ki lüks bir yaşam sürdüğü evini de kaybedince yaşama tutunacak tek dalı kalmadı...
KADERİN ZALİM BATAKLIĞI!..
KADERİN ZALİM BATAKLIĞI!..
Sonunda yar; toplum da, aşkına sarılırken dünyasından kopan bir yüreği artık göremez oldu... Antika salonların duvarlarında çınlayan parmak izlerini ne yazık ki herkes çabucak unuttu...
Son yıllarda çaresiz kalınca ve aşkını da unutamayınca iyice sefalete sürüklendi... En sonunda sokağa terkedilmiş 1955 model bir hurda otomobilde yaşamaya başladı.
Çöplerden topladığı yiyeceklerle ayakta kalmaya çalışırken onu güçlükle tanıyabilenlerin yüreği burkuldu...
Düşünsene yar; çaresizken, açken, geceleri karda kışta üşürken bile ne kimse el uzattı ona, ne de o kimseden yardım istedi...
Unutma yar; kaderin onu sürüklediği bataklıkta yaşlanırken bile ne olursa olsun aklında hep sevdası vardı...
İşte o sevda vurgunu, birkaç gece önce, yine çöplükleri karıştırmış arabasına dönerken bir kamyonun altında kalarak feci şekilde can verdi...
HURDAYA ÇIKAN ŞÖHRET!..
Ne sen ne de ben tanıdık onu yar... Çünkü kurban, 1970’lerin ünlü piyanisti Anne Naysmith’ten başkası değildi...
İngiltere’de günlerdir herkes, aşkı uğruna her şeyini kaybedince, hurda bir arabada yaşamaya başlayan 77 yaşındaki kadının hikayesini konuşuyor...
Evet yar; Bir dönem ülkenin en ünlü piyanistlerinden biri olan Anne Naysmith’in hikayesi, lüks yaşamdan hurda bir otomobile uzandı ve oradan da bir kamyonun altında can vermekle sonuçlandı...