Bitmeyen aşk... Ölüm döşeğinde bile onu istedi film degil GERÇEK Neriman Köksalın dramı
Türk sinemasının ünlü oyuncusu Neriman Köksal ölene kadar tek kişiye aşık oldu; sinemanın yakışıklı jönlerinden İzzet Günay'a.
Böyle şeyler sadece filmlerde olur 'diyeceğiniz gerçek bir aşk hikayesi (Neriman Köksal ve İzzet Günay)
Türk sinemasının iki unutulmaz isminin pek bilinmeyen bir aşk hikayesi ....
Haberin devamı için resime tıklayın
Neriman Köksal, şöhret olduğu yıllarda üstesinden gelmesi çok zor bir ilişki sürdürüyordu; bir yasak aşk...
Evli barklı ve üç çocuk babası olan film yapımcısı Nevzat Pesen, 1958'de Neriman Köksal'a aşık olmuştu. Bu yasak aşk 1965'e kadar dolu dizgin sürmeye devam etti. Fakat ilişkileri artık bitmek noktasındaydı.
Haberin devamı için resime tıklayın
Neriman Köksal, Konyakçı filminde oynarken tanıdığı görüntü yönetmeni Feridun Kete ile yıldırım nikahıyla evlenirken Nevzat Pesen’in bundan haberi bile yoktu. Bu haber Nevzat Bey'i derinden sarsmıştı.
Pesen Film Şirketi'nin iflasıyla daha da sarsılan Nevzat Pesen, Neriman Köksal’la ayrıldıktan sekiz yıl sonra Etiler'deki evinin beşinci katından kendisini boşluğa bırakarak hayatına son verdi.
Gerçek aşk hikayesi şimdi başlıyor. Neriman Köksal'ın ölüm döşeğinde aklında tek bir kişi vardı... Neriman Köksal'ın aşkı, birkaç filmde beraber başrol oynadığı ve o zamanlar birliktelik yaşadığı İzzet Günay'dı. Onu asla unutamamıştı.
Neriman Köksal, içini Çolpan İlhan'a döktü. Önce Çolpan İlhan, sonra Ediz Hun İzzet Günay'dan ricacı oldular.
İzzet Günay ise bu istek karşısında tedirgin olmuştu; eşi İpek Hanım'ın tepkisinden çekiniyordu.
Zor günler yaşayan İzzet Günay'ın imdadına ''Hadi kalk, hastaneye gidiyoruz'' diyen eşi İpek Hanım yetişti.
O gün Çolpan İlhan, Neriman Köksal'ın ziyaretçilerini dışarı çıkardı; yıllar sonra bir aşk tazelenecekti.
Neriman Köksal, büyük aşkıyla baş başa kaldı.
Hayatın son deminde gerçekleşen bu kavuşmanın tek fotoğrafının bir tanesi Neriman Köksal'la birlikte dünyadan ayrıldı.
İkincisi ise İzzet Günay'ın belleğinde unutulmaz bir an olarak çakılı kaldı...
Yeşilçam’ı samimi, içten ve başarılı kılan birçok isim var şüphesiz. Saysak uzun bir liste çıkaracağımız bu isimlerden biri de beyaz perdedeki adıyla Afet-i Devran Neriman, yani Neriman Köksal’dır.
Köksal, rol aldığı filmlerle zihnimizde yer almaya devam ediyor. İsmini bilmeyen nesiller olsa da ekranda onu gördüğünde şıp diye tanıyacak, sesini unutmayacak milyonlardan bahsetmek abartı olmayacaktır.
Bugüne kadar anlatılmayan, anlatıldığı kadar duyulmayan tüm bilinmeyenleri ile Neriman Köksal’ı tanımak dağarcığımızı bugünlük güzelleştiren etken olsun.
İstanbullu Arnavut Kızı
Rami’de 1929 yılında dünyaya gelen Köksal’ın çocukluğu Feriköy’de geçti. Çocukluk yılları boyunca el bebek gül bebek yetiştirilmekten uzak kaldı; mahalledeki çocuklarla top oynadı, uçurtma uçurdu hatta tekme tokat kavgalara karışmaktan geri kalmadı.
Asıl adı Hatice Kökçü olan sinemamızın ilk vamp kadını Neriman Köksal, öksüz büyüdü. Babasını erken yaşta kaybettikten sonra annesinin ikinci evliliğinden doğan kardeşleriyle aynı evi paylaştı
Yirmili yaşların başındayken Metin Erksan’ın yönetmen olan abisi Çetin Karamanbey’in keşfetmesiyle sinemaya adım attı. Ancak bu adım biraz ayak direme sonrası oldu çünkü genç Hatice’nin aklında aktris olmak gibi bir düşünce yoktu.
Bir röportajında ise bu tanışmayı şöyle anlatıyor Neriman Köksal: “Bir gün Beyoğlu’nda yürürken baktım iki adam beni takip ediyor. Ben de çok alımlıyım, herkes dönüp dönüp bakıyor. O gün de üstümde siyah tayyör var, yakası kürklü. Adamlar Park Otel’in arkasındaki evimize kadar geldiler. Meğer biri yönetmen Çetin Karamanbey’miş. Beni Refik Halit Karay’ın ‘‘Çete’’ romanındaki Rus prensesi Nina rolü için beğenmişler. Sene 1949. Kartlarını uzatınca ‘‘Ben artistlik yapamam’’ diyerek tersledim. Bir prova filmi çekeceklerini söylediler, ısrar kıyamet, sonunda kabul ettim. Sonra onlar Refik Halit beye resimlerini götürmüşler, o da beğenmiş. Sonra elime silah verdiler, tüfek verdiler, ata bindirdiler stüdyoda. Artistlik zamanla çok cazip geldi.
Baba tarafı oldukça muhafazakar olan Hatice durumun farkında. Bu nedenle sinemaya başlayınca ismini değiştiriyor ki akrabalarının tepkisinden kaçabilsin. Malum o dönemlerde filmleri ülkenin tamamı izleyemiyor.
Neriman ismini ise bilerek kendine seçiyor. Bu isim Farsça kökenli ve cesur anlamını taşıyor. Kişiliğiyle uygun olduğunu düşündüğü bu isim cuk diye de oturuyor “kabadayı kadın”a.
En üretken isimlerden biri oluyor
Sinemanın tozunu yutmasıyla dur durak bilmeyen Neriman Köksal yaklaşık 400 filmde oynadı.
Çete’yle başlayan serüveninde 50’li yılların gıpta edilen güzel ve alımlı kızı oluyor. On yıla yakın bir süre içinde onlarca filmde rol alıyor ve 1959’da bir anda “Fosforlu Cevriye” olarak yerleşiyor zihinlere. Suat Derviş’in eserinden sinemaya Aydın Arakon tarafından uyarlanan Fosforlu Cevriye karakteri ile kadın erkek kocaman bir izleyici kitlesinin derin hayranlığını kazanmayı bildi.
Yeşilçam’daki özgür kadın imajını korudu
İşin bir de magazinsel yönüne değinmek gerekiyor. Çünkü Neriman Köksal toplum yargılarını kendine kelepçe yapmaktansa içinden geldiği gibi yaşamak istiyor, kafasına estiğini yapıyordu. Filmlerini seçtiği gibi flörtlerini, birlikteliklerini ve hatta evliliklerini bile kendi seçiyor. Kendi seçmesinde bir farklılık yok belki ama toplum yargılarıyla kendini kısıtlamaktan uzak duruşu olduğunu bilmek gerekiyor.
Misal hiçbir röportajında soy ismini öğrenemediğimiz bir Hikmet var. İlk aşkı Neriman’ın… Evli… Ayrılırken şak diye karar veriyor Neriman ve takıyor sepeti koluna.
Dönemin ünlü film yapımcısı Nevzat Pesen ile olan fırtınalı birlikteliği unutulmamalı. Pesen Neriman’la tanıştığında evli olduğunu gizliyor. Sonra açığa çıkıyor tabi ama birliktelik devam ediyor. Hatta İzmir’deki ailesini İstanbul’a getiren Nevzat Pesen, eşini Neriman Köksal’la tanıştırıyor. Yaklaşık 7 sene süren birlikteliği sonlandıran Fosforlu Cevriye oluyor. Şak diye bitiriyor. Pesen, işlerinin de kötüye gitmesiyle bunalıma giriyor ve bir binadan atlayarak intihar ediyor.
Afet-i Devran’ın Divane olduğu tek aşkı var
Bir dönem birliktelik yaşadığı İzzet Günay’ı hiç unutamadığı söylenir. Hatta 1999 yılında hastanede yatarken yakın arkadaşı Çolpan İlhan’dan bu konuda yardım istediği de söylenenler arasındadır. Yıllar sonra gazetelerin magazin haberlerinde yer alan bilgilere göre Çolpan İlhan Günay’ı ikna edemiyor ancak sonrasında hastanenin yolunu tutuyor Günay. Son kez ve baş başa neler konuşulduğunu kimse bilmiyor ama Neriman Köksal bu diyarlardan uçmadan önce istediğine kavuşuyor.
Köksal’ın kahkahalarının ardındaki kocaman hüzün
Çok gülenin ömrü uzattığı anlayışına katılmakla birlikte genişletiyor Neriman Köksal. Bir röportajında; “Eğlenmeyi bilen insan çok güler. Çok gülerse ömrü uzar.” Şen kahkahasıyla hayatı ciddiye almadığı düşünülen Neriman Köksal’ın gülüşünün ardında kocaman bir hüzün sakladığı da dillendirilir.
Erken yaşta babasını kaybetmiş olmak, annesinin ikinci evliliğinden olan üvey kardeşleriyle birlikte yaşamak ve mahalledeki erkeklerle top peşinde koşturmak erken büyümesini sağlamıştır ya da buna sebep olmuştur. Ekonomik özgürlüğünü ailesinden gelebilecek tepkilere karşın eline alması ve ev hanımı olmakla birlikte ülkenin yıldızları arasında yer alması onu olgunlaştırmış, ona güçlü durmayı öğretmiştir.
Akılları baştan alan Neriman Köksal’dır o… Aklı eksik gibi davranamaz… Dertlerini aşikar etmek yerine, içine atar. İçine attığı dertler yüzünde gülümsemeye dönüşür, bize de onun neşesinden bahsetmek düşer.
Sinema için doğmuştur belki. Bilinmez… Çünkü tiyatrodan hiç hoşlanmıyor. Hatta gelen birçok teklifi de reddettiğini açık açık söylüyor gazetecilere.
Bir röportajında tiyatroda oynamak isteyip istemediği soruluyor. Gazetecilerin aldıkları cevapta Köksal; “Hayır hiç aklımdan geçirmedim. Her gece 9 dan 12 ye kadar evimi terkedemem. Çalışma şartları zor. Geçen gün Münir Özkul, yeni açacağı Aksaray tiyatrosunda oynamam için, bir teklifte bulundu. Tiyatronun ilk oynıyacağı Sevgili Gölge adlı eserde, başrolu vermek istedi. Kabul etmedim. Perdede oynamak daha zevklidir, daha kazançlıdır ve daha rahattır. Tiyatro daha zor, hem rol ezberlemek var, hem seyirci önünde hata yapmadan oynamak lâzım. Sinemada bir hata yaparsanız, sahne yeniden çekilir ve seyirci hiçbir zaman işin farkına varmaz. Ama tiyatroda böyle mi?” ifadelerine başvuruyor. Dediğimiz gibi, belki de sinema için doğmuştur.
Plak doldurdu, gazinolarda şarkı söyledi
Belki sinema için doğmuştur ama sinemamızın durgun olduğu dönemlerde çağdaşlarının başvurduğu bir yönteme başvuruyor mecburen; gazinolarda şarkılar söylüyor, plaklar dolduruyordu. Tıpkı Fikret Hakan, Fatma Girik gibi yıldız isimler arasına giriyor o da.
Sesi cılız ve kulakta kahkahası kadar hoş sada bırakmıyor ama yine de dinletiyor kendini çünkü o Neriman Köksal. Türk Sineması’nın yapı taşlarından biri.
Yurt dışına çıkmayı gereksiz masraf olarak görüyor
Evet, çünkü kendisi o kadar farklı bir profil çiziyor ki… Birliktelik yaşadığı isimlerin dışında Ali Poyrazoğlu, Ediz Hun gibi büyük isimlerin de açık açık duygularını belli ettikleri kadındır o. Hatta sinemamızın ilk kadın yıldızı ve kadın yönetmeni olarak gösterilen Cahide Sonku da onun çekiciliği ve farklılığı üzerine bakın neler söylüyor: “Cahide Sonku’nun tespitiyle ilk vamp kadın oyunculardan biridir Neriman Köksal. Önceleri Türk filmlerinde, başrol kadın oyuncu fahişeyi de canlandırsa, sevişmesi yasaktır. “Seyirci bunu kaldıramıyordu.” der Sonku. “Dolayısıyla starın yanında ikinci bir kadın oyuncu olurdu. İyi kadın esmerse kötü kadın sarışındı. Bir kadının işlevini iki kadın görüyordu. Cinselliği ön planda olan bir kadına ihtiyaç vardı. Bu da bir dönem Neriman Köksal oldu.”
Nice yıldızların gelip geçtiği Yeşilçam dünyasındaki yıldızlardan biriydi Neriman Köksal… Güzelliğini kullanmayı bilen ama ataerkil yapıdaki toplumda yeri geldiği zaman kabadayılık yapmasıyla övünüp tespih çeken özgür kadındır o. Aşklarıyla, üretkenliğiyle, şen kahkahasıyla, gizlediği hüzünleriyle tıpkı diğer güzel insanlar gibi bambaşka bir sinema emekçisidir Neriman Köksal…