MELEK AYBERK "Uyuşturucu batağına sürüklenen, kullanılan ve yok edilen bir kadının hikayesi"

1236 izlenme 18 Ekim 2021
Reklamlar
videolu haber

Minicik yaşta evlendirildiği yetmezmiş gibi esrarkeş ve manyak bir koca, sadikst şiddet meraklısı bir üyvey baba, kadın ticareti yapan bir kayınvalide etrafında geçen bir hayatın hikayesi bu... Uyuşturucu batağına sürüklenen bir çocuğun kullanılıp yalnız bırakılışının yine bir kadının haksız yere zulme uğraşıyının öyküsü bu... Onun çilesi 1959 yılında doğduğunda başladı. Öyle büyüp serpilmesi beklenmeden bir çukurun içinde doğmuştu... Güzelliğini, hiç tanıyamadığı ve sevgisine doyamadığı İranlı annesine borçluydu. O zamanlar Antalya’da ailesiyle birlikte yaşayan küçük Melek, postacı olan babasının annesinden ayrılıp ikinci evliliğini yapmasıyla Samsun’a yerleşmiş ve annesinin izini kaybetmişti. Henüz iki yaşındaydı. Tekel’de çalışan üvey annesi öz kızı gibi sevmişti Melek’i, Melek de öz annesi gibi sevmişti bu vefakar kadını. Yeni kardeşleri de vardı artık üstelik. Mutlu zamanlar sadece dört sene sürmüştü. Kaderde yine ayrılık vardı, bu kez de babası anne ve çocukları terk ederek kayıplara karışmıştı. Melek 6 yaşına geldiğinde, himayesinde kaldığı ve annesi bildiği kadın bir başkasıyla evlenmişti. Değişen bir şey yoktu, hala geçim zorluğu çekiyorlardı. Üvey baba ise sadistin tekiydi sürekli şiddet uyguluyordu. Henüz 6 yaşında minicik bir çocuktu. O günleri şöyle anlatacaktı bir gün gözyaşları içinde: "Elindeki şövalye yüzükle suratıma vurur, kulaklarımdan tutar havaya kaldırırdı. Annem bazen müdahale eder, ‘Kızım suçun ne?’ diye sorardı. Ben de ağlayarak ‘Bilmiyorum anneciğim…’ derdim. Bir gün İzmir’de üvey babam beni parka gezmeye götürdü. Beni bir köşeye oturttu. ‘Sen burada bekle’ dedi. Biraz sonra da polislerin arasında geldi almaya. Üvey babam ‘tırnakçılık’ yapıyormuş meğer. Karakolda polisler babama ‘Ulan, parmak kadar çocuğu yanında gezdirip suçuna alet etmeye utanmıyor musun?’ dediler ve beni serbest bıraktılar. Tırnakçılığın yanında hırsızlık ve adam yaralama suçları da vardı. Babam hapse girdi, ben de eve…”  Ailevi problemlerden ve yaşanan bunalımlardan dolayı okuluna konsantre olamıyordu. Ortaokul birinci sınıfa kadar okuyabilmişti halbuki çalışkan ve zeki bir kızdı. Seyrettiği filmlere, okuduğu fotoromanlara fazlaca düşkündü. Yaşadığı zor ve acımasız hayattan belki de bir süreliğine bu şekilde uzaklaşabiliyordu. Tabii ki üvey babasının zulmü bitmemişti. Hapisten dönen ve çalışıp ailesine bakmayan üvey baba, yaptığı kötülüklere devam ederek çocuk yaşta zorla evlendirmişti Melek’i. Samsun’dan Ankara’ya gelin giden Melek, mutlu günlerin hayalini kuruyordu. Eşinin esrar düşkünü, kayınvalidesinin de kadın satıcısı olduğundan bihaberdi. Evliliğinin üçüncü ayında kocasını başka bir kadınla yakalayınca dünyası başına yıkılmıştı. Artık katlanamıyordu kocasına. Çaresiz dönmüştü annesinin yanına, Samsun’a. Oysa ki mutlu bir yuvanın kadını olmak için neler vermezdi. nnesinin yanına taşındıktan sonra kaçamaklar yapıyor ve tanıştığı gruplarla dönemim diskolarında sabahlıyordu. Bir gün Ankara’da bir diskoda bir arkadaşı tarafından uzatılan esrarlı sigarayı aldı ve kendi sonuna böyle hazırlandı: “İlk kez içtiğim sigara beni hayali mutluluklar aramaya itti. Artık günde iki-üç esrarlı sigara içer olmuştum. Bu sigaralar bana gelip geçici mutluluk veriyordu.”

Bunlar da İlginizi Çekebilir

İȘE YARIYOR O zat ona öyle bir şey söyledi ki Bu Ürünlerin Nasıl Yapıldığını Öğrendikten Sonra Bir Daha Asla Kullanmayacaksınız! BABALIK BÖYLE BİRŞEY