Padişahı Kapısına Getiren Çoban... Devamı için tıklayın

Çok samimi ve ahlaklı iki çoban arkadaş vardı. İkisinin de yaşları evlilik çağına gelmiş ama bir türlü evlenememişlerdi. Bu iki çobandan birisi çok kısa bir süre gördüğü padişahın güzeller güzeli kızına aşıktı, gözü ve gönlü ondan başkasını görmüyordu. Arkadaşı onun bu durumuna üzülüyor, olmayacak bir aşk için kendisini bu kadar yıpratmasına gönlü razı gelmiyordu. Ona ne dediyse kararından vazgeçiremedi. Yakınlarda yaşayan bilge bir ihtiyar vardı. Çobanı bu olmayacak düşüncesinden anca o vazgeçirir diye düşünüp arkadaşını da alıp ihtiyar adamın kulübesine gitti. Aşıktı delikanlı. Sevgilisinin isminden başka bir şey bilmediğinden mi, konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez, beraber çalıştığı çoban arkadaşı anlatıyordu onun halini: Gözleri günlerdir uyku görmedi efendim, diyordu, yemiyor, içmiyor, işi gücü, gecesi gündüzü havası suyu o kız oldu sanki. Ne desem kar etmiyor, son bir çare diye geldik size. Ben çok söyledim, sen bir garip çobansın, o padişahın kızı, davul bile dengi dengine dedim ya, dinlemiyor efendim, ama herhalde aşkın gözü kördür diye de buna diyorlar, değil mi efendim… İhtiyar adam bu esnada gözlerini dikmiş, iskeletinin üstüne deriden bir zırh giydirilmişcesine zayıf, çelimsiz, saçı sakalına karışmış, uzaklara dalıp dalıp giden, gözlerinde aşktan gayrısı kalmayan diğer çobanı süzüyordu. Sonra bir ah çekti, yüzünü nefes almadan konuşmasını sürdüren delikanlıya çevirip tebessüm etti. Kolay evlat kolay, dedi, çaresizseniz çare sizsiniz. Ve tane tane anlatmaya başladı. İki genç çobanın, çökmek üzere olan bu dağ kulübesinde dertlerine derman aradıkları ihtiyar adam, aslında padişahın bütün dertlerini paylaştığı, her meselesini danıştığı bir bilge ve padişahın sırdaşıydı. Yıllar önce padişah kendisini tanıyıp sevdiğinde bir tek şey istemişti ondan; burada yaşamaya devam edecekti ve kimsecikler bilmeyecekti kim olduğunu. O günden beri de bu kulübede yaşıyor, gelen geçene ikram edip, gül alıp gül satıyordu. Padişahın kızının aşkıyla eriyip muma dönen genç çoban ve yanındaki kadim dostu nereden bilsindi bu garip ihtiyarın padişahın sultanı olduğunu. O ihtiyarın kim olduğunu bilmeden, başlarına geleceklerden habersizce anlatmışlardı her şeyi. DEVAMI İÇİN DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ...
Reklamlar