Tarık Akan başından geçenleri bana şöyle anlatmıştı:
devamı için >>>
Yediğim yumruklarla sırtüstü düştüm. Fena halde hırpaladı beni. Ardından da kırk üç kişinin kaldığı dokuz metrekarelik başka bir hücreye kapatıldım. Her gece hücreden birini alıp işkenceye götürüyorlardı. Sabahlara kadar işkenceye götürülenlerin çığlıklarını duyuyorduk. Orada kaldığım hücrelerde bit ve pireyle tanıştım. Bir gün üzerimde kırk üç bit kırdığımı çok iyi hatırlıyorum. Oraya getirildiğimin sanırım yirminci günü sorguya götürüldüm. Sorgu ‘Niye Yol filmini yaptın’, ‘Niye Sürü filmini yaptın’, ‘Yılmaz Güney’le ilişkin neydi’ sorularıyla başladı. Bazı isimler sıralayıp bunları tanıyıp tanımadığımı soruyorlardı. Arada bir ‘Bak Tarık, doğruyu söyle, yoksa ezeriz seni’ deyip girişiyor lardı. Orada iki gün daha kaldıktan sonra beni Selimiye Kışlası’na götürdüler. Oradaki askerler de çırılçıplak soyup ellerindeki coplarla bir hoşgeldin dayağı çektiler. Sonra da beni bir hücreye attılar. Hücreye girince bir de baktım ki karşımda Ruhi Su’nun oğlu. İşte o hücrede, bir gece uyandığımda, üzerimden koşarak bir şey kaçtı. Baktım kediden iri fare. Tuvalete kaçtı ama deliğinden içeri giremiyor; o kadar iri. Gözaltında kaldığım süre içinde başkalarına yapılanların yanında bana yapılanlar hafif kalır. Bir de idam olayı yaşadık orada. Kaldığım hücrenin yanında kalan DevYolcu bir çocuk vardı. İdam edilecekti. Sabaha karşı dört sıralarında onun götürülüşünü gördük. Slogan ata ata gitti darağacına. ”