videolu haber
Caligula milattan sonra 12 yılında dünyaya geldi. Babası germanicus imparatorun kardeşiydi. güçlü bir adamdı. Caligula babasıyla birlikte savaş kamplarına gider giydiği komik kadın kıyafetleriyle askerlere dans eder onları eğlendirmeyi severdi. Giydiği çizmelerin ondan komik durması yüzünden ona çizmecik anlamına gelen caligula ismini takarlar. Bu isimden ne kadar nefret etse de ömür boyu kurtulamaz. Daha sonraki yıllarda kendine tanrı, orduların babası, büyük hükümdar gibi isimler taksa da ismi çizmecik olarak kalacaktı. Yine savaş kampında garip kıyafetler giyip dans ettiği bir gün babası germanicusun ölüm haberi gelir. İmparator tiberius kardeşini bir tehdit olarak görüyordu ve germanicusun ani ölümü de bunu doğrular nitelikteydi. Caligulanın annesi kocasının ölümünden imparator tiberiusun sorumlu olduğunu söyleyince imparator tarafından tüm aile ıssız bir adaya sürgüne gönderilir. . Caligula ise bu dönemde Tiberius'un gözetimi altında adeta bir hapis hayatı yaşadı. Çocuk denilebilecek yaşlarda günlerce öldürülmeyi, sürgün edilmeyi bekledi. Tiberusun tahyı sallanıyordu kaldığı adada sapkın ilişkiler yaşıyor ülkeyi yönetmekte zorlanıyor, önüne gelene suçsuz yere işkence ediyordu. Roma halkı bu durumdan çok rahatsızdı. Caligula böyle bir ortamda çocukluğunu geçirmek zorunda kaldı. . Küçük bir ada olan Pandataria'ya sürgüne gönderilen annesi Agrippina, yemek yemeyi reddederek öldü. İki büyük kardeşi Nero ve Drusus da öldüler; Nero, Ponza adasına sürgüne gönderilirken, Drusus'un ise açlıktan bez parçalarını ve tahta kalıntılarını yediği için öldü. Ama sezgileri yüksek, zeki ve doğal rol yapabilen biriydi. Amcası Tiberius ile kurduğu ilişki sayesinde tahtın varisi oldu. Sonrasında Tiberius'u uykusunda boğarak öldürdü. Tiberius'tan nefret eden Romalılar öldükten sonra onu gömmeyip cesedini Tiber nehrine atmayı bile düşündüler. Ancak zavallı Romalılar beterin beteri olacağını ve daha da açıkçası yağmurdan kaçarken doluya tutulduklarından bi haberdiler. Caligula'nın imparatorluğu halk tarafından coşkuyla karşılandı. Roma halkı onu yeni bir düzenin başlangıcı olarak görüyor, umut vadediyordu. İmparatorluğunun ilk dönemleri de gayet başarılıydı. Genel af ilan etmiş, Senato ile iyi ilişkiler kurmuştu. Yapımı yarım kalan tapınakları tamamlatmış, halka ücretsiz buğday yardımı yapmıştı. Halk ve Senato Caligula'yı seviyordu. Ancak zor günler yakındı. Milattan sonra 37 yılının sonlarında Caligula ateşli bir hastalık geçirdi. Bu günden sonra işler ters gitti. Uyku problemleri ve suikaste uğrayacağı paranoyaları yaşamaya başladı. Sonraları bunlar önü alınmayan bir çılgınlığa dönüşecekti. Bu hastalığın humma olduğunu beynini yiyip bitirdiğini söyleyenler olduğu gibi caligulanın zehirlendiğini söyleyenler de oldukça fazlaydı. Bazı tarhiçilerse onun sara hastası olduğunu ve sık sık nöbetler geçirdiğini iddia etmektedir. j
Albert Camus 1938’de yazdığı Caligula’da şöyle der: “Caligula açıkça belirtir: Kişiler ölür ve onlar mutlu değildir. Roma’nın tek egemeni, sona değin us yolunu dener. Görülmemiş zırvalıklarla çevresine korku salar ve dalkavuklarının hançeri altında ölünceye değin olanaksızı yakalamaya çalışır.”
Gaius Julius Caesar Augustus Germanicu, yani bilinen adıyla Caligula.
Gaius Julius Caesar Augustus Germanicu, yani bilinen adıyla Caligula.
Claudian Hanedanı mensubu ve Roma İmparatorluğunun üçüncü imparatoru. 37 ve 41 yılları arasında yalnızca 4 sene hüküm sürmüş ancak bu kısa hükümdarlığı boyunca çok fazla zulüm, vahşet, sapkınlık ve deliliği minnacık 4 yıla sığdırmayı başarmış kutlarım…
Savurganlığı, deliliği, sapkınlığı, ahlaksızlığı, acımasızlığı ve işkenceleriyle tanıyor herkes onu. Tabii altında elbette belli nedenler yatıyor. Caligula kendisini çirkin bulurmuş ve fiziksel görünüşünden nefret edermiş. Henüz çocukken babası tarafından minyatür bir Roma askeri gibi giydirilip savaşlara götürüldüğü için birlikteki askerler ona “Küçük Botlar” anlamına gelen Caligula lakabını takmışlar. Uzun boylu, ince kollu, saçları dökük, vücudu da aşırı kıllıymış. Taç takma töreninde Roma vatandaşları kendisiyle dalga geçmiş ve bir keçiye benzediğini söylemişler durum böyle olunca adam zaten görünüşünden rahatsız ılık ılık sıyırmaya başlamış.
Ve tahta çıkar çıkmaz geçmişten gelen paranoyak kişilik özelleri açığa çıkmaya başlayınca tüm Roma halkından şüphelenmeye başlamış. Tahta çıktıktan birkaç ay sonra ciddi şekilde rahatsızlanınca birilerinin onu zehirlendiğini düşünüp sevdiği insanlar dahil tüm şüphe ettiklerini öldürtmüş. Hastalık sonrasından da iyice keçileri kaçırmış, insanlar Caligula’nın delirdiğini düşünmeye başlamışlar. Çünkü başlarda Roma halkı onun İmparator olmasından mutluymuş. O sıralar bol keseden atan cömertliğiyle, adaletsiz vergilerin kaldırılmasıyla ve kanunsuz davrananların hapse atılmasıyla başta ordu olmak üzere herkesin sevgisini kazanmış. Sonra işin rengi değişince nefret edilen biri olarak görülmüş.
Korkunç paranoyası, duygusal gelgitleriyle ortaya sınırsız bir canavar çıkmış.
Korkunç paranoyası, duygusal gelgitleriyle ortaya sınırsız bir canavar çıkmış.
Bu adam tarihin “Ne bakıyorsun lan?” cinayetinin ilk örneği olabilir. Seviştiği kadınların kulağına “istesem buracıkta boynunu kopartırlar” demiş ve yapmış da. İşkence yapmaktan zevk alan bir İmparator, insanları ortadan ikiye böldürmek mi dersiniz, kafalarını kestirmek mi dersiniz bunlar Caligula için günlük ve basit işkenceler. İşkence aşığı bu adam olanları izlemekten de aşırı keyif alırmış. Bir defasında halka açık bir meydanda birinin ellerini ayaklarını bağlatıp zincirlerle 3 ay boyunca dövdürtmüş. Ceset kokuşana kadar caddelerde, sokaklarda millete sergiletmiş. Bir ailenin tamamını da halka açık şekilde idam ettirmiş. Roma kanunlarına göre bakireleri idam edemeyeceği için ailenin 12 yaşında kızını celladına tecavüz ettirip öyle idam ettirmiş.
İnsanların vücutlarını kesip parçalatmak en sevdiği işkence yöntemiymiş. Öyle basit “getirin şunun kellesini” gibi değil özel tasarlattığı aletlerle…
Kurbanlarının testislerini kesip çiğneyen bir imparatordan ne beklenir ki yani!
O kadar kibirli bir adam ki kendisini yaşayan tanrı zannediyormuş. E deliliğin son noktası artık. Saray ile o zamanın en önemli tapınağı olan Jüpiter tapınağı arasında köprü yapılmasını istemiş. Aklınca tanrılarla buluşup, görüşebilecek. Zaten Roma tanrıları ve tanrıçaları gibi giyindiği için köprü yaptırması beni çok şaşırtmadı.
Bu kadar manyaklığın içinde ensest bulunmaması mümkün değil tabii. Kendi öz kardeşiyle herkesin gözü önünde ilişkiye giriyor kendisini halkın izliyor olmasından büyük keyif alıyormuş. En sevdiği kız kardeşi Drusilla’yı hamile bıraktıktan sonra henüz anne karnında olan çocuğunun yarı tanrı olabileceğini düşünüp Drusilla’yı parçalayarak ceninin alınmasını istemiş ve Drusilla’nın katledilmesinden sonra onu tanrı ilan etmiş.
Ne işe yaradıysa vicdanını rahatlattı herhalde. Saymakla bitiremeyeceğim daha birçok korkunç olaylar bu adamın başının altından çıkmış sizin anlayacağınız. Sonuç olarak şan, şöhret, para ve gücü herkes kaldıramıyor. Bu arkadaşımız da gücü eline alınca ne olduğunu şaşıranlardan. Size Caligula hakkında daha çok görsel fikir edinmeniz için 1979 yapımı Tinto Brass’ın Caligula filmini izlemenizi öneririm. Aklımıza mukayyet olmak dileğiyle…