not haberin videosu aşagıdadır
Murat göğebakan!
Bu hikaye ünlü olup göstermelik acı yaşayanaların hikayesi değil. onu Kimsenin tanımadığı zamanlarda acıyla tanışmış herkes tanıdıktan sonra da acıyla devam etmiş bir hayatın hikayesi. İhanet, kara sevda, özlem, hastalık, hüzün... Mutluluk dışında her şey var bu hikayede... Kısacık hayatına bir çok albüm sığdıran şarkılarını tüm aşıkların söylediği yüzü gülememiş bir adamın hikayesi bu... Kansere yakalanıp o hastayken canından çok sevdiği eşi tarafından terkedilen bir hüznün hikayesi bu... Kalbi hep yaralı Murat Göğebakan'ın Adana'nın arka sokaklarında başlayıp İstanbul'un ışıksız caddelerinde son bulan öyküsü bu...
Ömrünün dökülen yaprakları gibi o da bir sonbahar günü dünyaya açtı gözlerini Türkiye'nin en sevilen şehirlerinin birinde Adana'da. Babası gurbette çalıştığı için çocukluk yıllarını arkadaşlarıyla sokaklarda oynayarak değil de koca adamlar gibi yollarda geçirdi. Almanya-Adana yollarında... 1986 yılında Hacettepe Üniversitesinde başlayan yüksek öğrenim hayatı Çukurova üniversitesinde öğretim görevlisi olana kadar devam etti. Bu yıllarda dergah eğitimi alıyor bir yandan da gitar desleri veriyordu. Çocukluk yılları yollarda ziyan olunca zaman geçsin diye kasvetli otobanların karanlık caddelerini şarkı söylerek dolduruyordu. Müziği olan tutkusu da buradan geliyordu. Yeteneği olan her insanın olduğu gibi o da istanbula gelerek müzik kariyerine burada devam etmek istiyordu. 1995 yılında istanbula gelen Murat Göğebakan 1997 yılında Ben sana aşık oldum albümünü çıkarıyor ve bu albüm sayesinde tüm türkiyenin en sevilen sanatçılarından biri haline geliyordu... Bu albüm sayesinde yılın en iyi çıkış yapan şarkıcısı oldu. O zor hayatı geri de kalmıştı üne kavuşmuştu ama o asla değişmdi. Hala aynı adamdı adanadan gelen yüreği anadolu sevgisiyle dolu aynı adam. En parlak dönemini ise 2002 yılında ayyüzlüm albümünü çıkarmasıyla yaşadı. Artık onu her mahalle her sokak hanelerdeki her bir insan biliyordu.. Vazgeçilmiyor öyle bir hasretim namus belası unutur muyum seni malabadi köprüsü turnalar ve daha niceleri... Her bir şarkısı ayrı bir tat ayri bir hüzün içeriyordu... Onun şarkıları artık dillerdeydi... bu melodiyi artık yüreklerimize kazımıştı... Küçücük bir çocukken yaşadığı sıkıntılı günler geride kalmıştı artık böyle düşünmüştük. Ta ki 2009 yılında girp olduğ düşüncesiyle hastaneye gidip kan kanseri olduğunu öğrenene kadar... Ancak hayata öylesine güçlü tutunmuştu ki vazgeçmek istemiyordu... Müziğe duyduğu büyük aşk onu hayatta tutmuş ve 2010 yılında kanser hastalığını yenerek hem türkiyeye örnek olmuş hem de müzik hayatına tekrar başlamıştı... 2. baharını yaşıyordu mutluydu iyiydi huzurluydu... Ama onun yaşamak istemesinin asıl nedeni eşi sema bekmeze olan ölümsüz bitmeyen aşkıydı... Artık hastalığı yenmişti sağlıklı bir adamdı konserler sahneler tam gaz devam ediyor her geçen gün daha da çok seviyorduk onu... bir gün canından çok sevdiği eşinin ihanetini öğrenenince tüm hayatı tekrar yerle yeksan olmuştu. O herşeyiydi onunla gözünü açmış onunla aşkı tatmış onun için yaşamış ayakta kalmıştı... Yapamazdı aldatamazdı. böyle delicesine seven bir adama bu yapılmazdı... Sonrasında gelen boşanma davası ve temelli ayrılık... Bu acı onu öylesine yıpratmıştı ki 2010 yılında yendiği kanser nüksetmişti. Ama bu kez tutanacak dalı hayatta kalacak gücü kalmamıştı... Hayatının en büyük aşkı onu aldatsa da ona ihanet etse de hala sevdiğinni söylediği kadın artık yanında değildi. Yaşama sevinci elinden alınmıştı hayatıda maddi olarak artık o popüler zamanlarının çok gerisindeydi. Ama maneviyarı hala çok güçlüydü. Her zaman şükür ediyor yaşadığı hayattan şikayet etmiyor takdiri ilahi diyordu. Bize belli etmese de içten içe neler yaşadığını onun gözlerinden anlayabiliyorduk. Uzaklara dalan derinlerinde büyük acılar saklayan o koyu gözlerinden... 2. kez kanser tedavisi görmeye başlayan Murat Göğebakan 24 temmuz 2014 tarihinde ağırlaşarak hastaneye kaldırıldı. Yine dilinde o kadın yine kalbinde aynı sancı... Sema hanımın özlemiyle ikince kez başlayan hastalık hastaneye kaldırıldıktan 6 gün sonra 31 temmuz gecesi yine onun yokluğuyla son buluyor ve hayata gözlerini yumuyordu..."Öyle ki hasretimsin.Kurbanım , ciğerparemsin. Umudum, tek çaremsin." Bodrum katında minicik evleri varmış, çalışmak için başka şehirdeymiş ve oğlunu çok özlediği yağmurlu bir gecede yazmış bunu. oğluna yazmış O güzel seven adam artık yoktu... Anadolu rock müziği bize sevdiren adam yoktu... Şarkılarıyla bize sevginin gücünü hatırlatan adam artık yoktu... O gitmişti bizden ama asla silinmeyecek izlerde bırakmıştı hayatımızda... Birini sevdiğimizde birine özlem duyduğumuzda ihanete uğradığımızda ve en zor anlarımızda hep onun şarkıları olacak yanımızda... O seni öldürmüs ama mezarina çicek biraksa, affedecek gibisin... Hoşçakal Koca yürekli adam...