CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanlığı seçimine giderken Meral Akşener, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Temel Karamollaoğlu'nun da yer alığı bir kadroyu halka sunarak aday olacağı iddia etti.
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan "İşittiğime göre CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi, cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili olarak halkın huzuruna şöyle bir tabloyla çıkmayı planlıyorlarmış" diyerek Kılıçdaroğlu'nun diğer muhalefet liderlerine de görev veren bir yönetim kadrosuyla sunum yapacağını iddia etti.
Hakan, "Tutar mı tutmaz mı" başlıklı yazısında tabloyu böyle açıkladı:
Cumhurbaşkanı adayı: Kemal Kılıçdaroğlu.
ADVERTISING
Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı: Meral Akşener (Başbakan)
Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı: Ali Babacan (Ekonomi)
Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı: Ahmet Davutoğlu (Dış İşleri)
Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı: Temel Karamollaoğlu
Bunun üzerine epeydir düşünüyorum:
Bu tutar mı, tutmaz mı? Ne yalan söyleyeyim. Kafam karışık bu konuda.
Bazen... 'Vay! Vitrine bak! Ne istersen var. Birini beğenmediysen öbürü var. Herkese seslenen bir isim mevcut' falan diyerek... Tutabileceğini düşünüyorum.
Bazen de... 'Hepsi birleşmiş, Erdoğan tek. Ahali sevmez bu tür birleşmeleri. Her biri bir tarafa çeker diye düşünür' falan diyerek... Tutmayabileceğini düşünüyorum. Siz ne düşünürsünüz acaba?"
Siz ne düşünürsünüz acaba?
REKTÖR HANIM’I TAKDİMİMDİR
YAPTIĞI çalışmaları uzaktan takip ettiğim Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut’la buluştum. Buluşmada eşi Doç. Dr. Ercan Karabulut da yer aldı.
Tutar mı tutmaz mı
Öğrendiğim anda acayip mutlu oldum:
Meğer Rektör Aysun Bay Karabulut’un kendisi Sunni, eşi Ercan Karabulut, Alevi imiş.
Ne güzel yahu! Önyargı dediğin işte böyle kırılır.
En başta tepkilerle karşılaşmış Aysun Hanım. Ama diretmiş ve evlenmiş Ercan Bey’le. Tepkilere aldırmamış. Ve onlar, üç çocuklarıyla mutlu mesut bir aile.
*
Bir kadının Malatya’daki bir üniversitede rektör olması, zaten yeterince etkileyici. Üstüne Rektör Hanım’ın böylesi bir dirayet göstermesi eklenince... Etkileyicilik daha da artmış oldu.
*
Ama bunlardan çok daha önemli olan, tabii ki Rektör Karabulut’un Malatya Turgut Özal Üniversitesi’nde yaptığı çalışmalar...
Bir büyük heyecanla anlattı yaptıklarını. Sıfırdan aldığı bir üniversiteyi kalkındırma uğruna verdiği uğraşlar, öğrencileriyle bir aile ortamı oluşturması, projelere verdiği özel önem...
*
İşte o projelerden biri: Rektör Karabulut, acı kayısı çekirdeğiyle ilgili uzun süreli araştırmalar yapmış bir bilim insanı. Laboratuvar deneyleri, deney hayvanlarıyla yapılan araştırmalar falan. Sonuç? Acı kayısı çekirdeği ve amigdalinin kanser hücrelerini öldürdüğü ve sağlıklı hücreleri yenilediği saptanmış.
Ve şimdi üniversite, acı kayısı ekstresini takviye edici ürün olarak piyasaya sunmuş.
Yani Malatya’daki bir üniversite, Malatya’nın bir ürününü insanlığın hizmetine sunmuş. E süper işte!
ÖMER KOÇ’UN BOJİ’Yİ SAHİPLENMESİNE DAİR
İSTANBUL’da kamu taşıtlarında seyahat eden meşhur köpek dostumuz Boji’yi, Türkiye’nin en zengin iş insanlarından Ömer Koç sahiplenmiş.
İstanbul Belediyesi de bu sahiplenmeyi, sanki çok büyük bir iş kotarılmış gibi cümle aleme ilan etmiş.
Tutar mı tutmaz mı
Hemen söyleyeyim:
Bu sahiplenme, hayatım boyunca gördüğüm en yadırgatıcı sahiplenmedir.
*
Yadırgatıcıdır çünkü...
Boji, sahipsiz kalmış bir köpek değildi. Türkiye’nin en zengin şahsının sahiplenmesine ihtiyacı yoktu. Gariban, öksüz, yetim değildi. El uzatanı çoktu. Sadece İstanbul’un değil, neredeyse dünyanın gözbebeğiydi. Toplumsallaşmıştı. Kamusallaşmıştı.
*
Bir büyük sermayedarın ortaya atılıp “Açılın! Ben Boji’yi sahipleniyorum” edası takınarak...
Sanki çok büyük bir özveride bulunuyormuş gibi bir hava yaymasına hiç mi hiç gerek yoktu yani.
*
Eğer Ömer Koç, ille de sokaklarda kalmış hayvan dostlarımız için bir şeyler yapmak istiyorsa...
İstanbul’a çok esaslı hayvan barınakları kazandırabilirdi.
*
Barınaklar yapmak, Boji’yi sahiplenmek kadar ses getirmeyebilir belki ama çok daha fazla hayır duası getireceği kesindir.
*
Böyle bir durumda bizim Sekter bile günde en az sekiz kere “Allah razı olsun” der.
Tutar mı tutmaz mı
GROTESK BİR OLAY: BÜLENT ERSOY’UN ANITKABİR ZİYARETİ
Tekerlekli sandalyedeki o heybetli oturuşuyla...
Herkesin kafasını karıştırıp süper bir tartışmayı ateşlemesiyle...
Ziyaret boyunca gözlerinden fışkıran o sonsuz güvenle...
Tekerlekli sandalyesini iten adamıyla...
Türkiye’deki cepheleşmeyi allak bullak etmeyi başarmasıyla...
Anıtkabir temasını seçmesindeki o hınzır gündem olma arzusuyla...
Subayın şemsiye tutması karşısında sergilediği o müthiş kayıtsızlıkla...
“Olay insan” nitelemesini sonuna kadar hak edişiyle...
Yine süper grotesk bir işe imza atmayı başardı Bülent Ersoy.
*
Anıtkabir ziyaretinden yansıyan o fotoğraf karesi, o kadar tartışmasız grotesk ki...
Sözlüklerde ve ansiklopedilerde...
“Grotesk” kelimesine karşılık olarak kullanılabilir.